Muhataplarından gizli olarak çekilen ses ve görüntü kayıtları, TCK kapsamında özel hayatın gizliliği ve haberleşmenin gizliliği gibi suçları teşkil edebilmektedir. Hukuk davalarında ileri sürülen gizli kayıtların delil değeri olamayacağı haller de söz konusudur. Bunun yanında uygulamada çeşitli hallerde bu kurala dair istisnalar öngörülmektedir. Örneğin kişinin kendisine veya bir yakınına yönelik bir suçu veya haksız fiili kanıtlamak adına elinde mevcut başka hiçbir imkan bulunmaması halinde gizli kayıt alması Yargıtay tarafından kabul edilebilmektedir. Ancak bu tip delillerin kullanılması bazı teknik detaylar ihtiva etmektedir, dolayısıyla ince biz buzun üzerinde yürünüldüğünün bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla bu yazımızda kısaca bahsedeceğimiz bu konuya ilişkin olarak alanında uzman bir boşanma avukatı ile görüşülüp ve hukuki danışma veya dava temsil hizmeti alınması tavsiye edilir.
İzinsiz görüntü kayıtlarının özel hayatın gizliliğini ihlal ve haberleşmenin gizliliğini ihlal gibi suçları teşkil edecek nitelikte olabileceğinden ve aynı zamanda davada ileri sürülen hususlar açısından delil değeri olamayacağından yukarıda bahsetmiştik. Ancak aynı zamanda çeşitli hallerde bu kuralın istisnalarının da olacağını belirtmiştik. Boşanma davaları özelinde bu tip delillerin kullanılması, ince bir buz tabakası üzerinde yürümeye benzer. Dolayısıyla mümkün olabildiğince dikkatli bir şekilde hareket edilmesi gerekmektedir. Şimdi boşanma davaları açısından bu tip delillerin ne gibi istisnai hallerinin olduğunu/olabileceğini özetleyeceğiz.
Her ne kadar hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan mesajlaşma ve konuşma içeriği, gizli çekim görüntü ve gizli ses kayıtlarının elde edilmesi ve kullanılması kural olarak suç teşkil ediyor veya hukuka uygun delil olarak kabul edilmiyor olsa da, Yargıtay tarafından verilmekte olan kararlar ele alındığında, eşler arasında özel hayat alanının daha dar kabul edildiğine ilişkin tespitler göze çarpmaktadır. Ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından bu tip delillerin kullanılmasına ilişkin kararlar da boşanma davaları açısından önem arz etmektedir.
Bu tip delillerin kullanılmasına ilişkin istisnaları iki önemli başlıkta ele alabiliriz:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/5-1270 Esas, 2013/248 Karar sayılı ve 21.05.2013 tarihli kararında da belirtilmiş olduğu üzere, kişinin kendisine karşı işlenmekte olan suça ilişkin delil elde etmek amacıyla yapılan kaydın hukuka uygunluğu “bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmaması” ve “yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumların varlığı” şeklinde gelişen iki koşula bağlanmıştır.
Doktrinde de desteğini bulan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu yorumu; kişilerin mağduru oldukları bir olay ve haksız saldırı nedeniyle delilleri koruma imkanına kavuşmasını sağlayacaktır. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusu olacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve bu makalenin yazıldığı esnada boşanma davalarının temyiz sürecine bakmakla görevli Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından verilmiş olan kararlar incelendiğinde Yargıtay’ın somut olaya göre üç farklı tespitte bulunduğu gözlemlenmektedir:
Dikkat ederseniz, tüm bu farklılık arz eden kararlar, Yargıtay’ın farklı daireleri tarafından değil, aynı daire tarafından hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla gizli elde edilen ses kaydı, fotoğraf, görüntü vb. elektronik kayıt delillerinin her somut olay özelinde farklı değerlendirilebilmesi gibi bir durum söz konusu olmaktadır.